Tazminat Hukuku

Tazminat, hukuka aykırı bir eylem sonucunda oluşan maddi ya da manevi zarar karşılığında ilgililerin ödediği paradır. İstisnai bazı hallerde ise parasal kıymeti olmayan şeyler de tazminat olabilir. Kararın gazetede, sosyal medyada yayınlatılması ya da özür dileme gibi. Ancak bunlar hukukumuzda yok denecek kadar az olup, hemen her zaman tazminat denince bir para ödenmesi akla gelmektedir.

Tazminata sebebiyet veren olayı zararı gerçekleştiren kişi, söz konusu eylemi bilerek ve isteyerek yani kasten yapmış olabileceği gibi, farkında olmadan, istemeden, yanlışlıkla yani taksirle de yapmış olabilir. Örneğin trafik kazalarında kimse kaza oluşmasını istemez, ancak ihmal dikkatsizlik, tedbirsizlik gibi nedenlerle kaza oluşur. Kazaya sebebiyet veren kişinin ihmalinin boyutuna göre oluşan zararın ne kadarından sorumlu olacağı tespit edilir.

Kasta dayalı olmayan zararlar bu şekilde halk diliyle kazara oluşmakta iken, kasten verilen zararlardan da sorumlu olunacağı muhakkaktır. Örneğin bir kişinin arabasının lastiklerini patlatmak, yumruk atarak burnunu kırmak, ya da başkaca bir zarar vermek, zararın tümünün karşılanması sonucunu doğurur. Ancak kasten verilen zararların aynı zamanda her zaman suç teşkil etmesi gerekmez. Örneğin evlilik içerisinde bir eşin diğerini aldatması ya da sadakatsiz davranışlarda bulunması, suç olmadığı halde tazminat gerektirir.

Bu iki durum haricinde çeşitli sözleşmelere aykırı davranılması gibi hallerde de tazminat söz konusu olabilir. Ticari ilişkilerde bir işin süresinde bitirilememesi halinde, bunu yapamayan tarafın tazminat ödemesine karar verilmiş ise bu durum oluşacaktır. Bir işçinin haksız yere işten çıkartılması durumunda da yasadan doğan bazı özel tazminatların ödenmesi söz konusu olabilecektir. Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi.

Zararın türüne göre tazminat miktarı değişebileceği gibi tarafların ekonomik durumları da tazminat miktarının tespitinde önemlidir. Türk Hukuku’nda Yargıtay’ın yıllar içerisinde geliştirdiği tazminat ölçütüne göre; tazminatı ödeyecek tarafında fakirleşmemesi, tazminatı alacak tarafın da zenginleşmemesi gerekir. Elbette bunlar soyut tanımlar olup bazı kişilere göre zenginleşme sayılabilecek tazminat miktarları, bazı kişilere göre çok çok düşük miktarlar olarak değerlendirilebilecektir.

Örneğin iki asgari ücretli kişi arasındaki hakaretten doğan manevi tazminat davasında tespit edilecek tazminat miktarı düşük olabilecekken, iki ünlü sanayici arasındaki aynı davada tespit edilecek manevi tazminat miktarı çok daha yüksek olacaktır. Tazminata dayalı davalarda her zaman uzlaşmak mümkün olabileceğinden, iki tarafında makul bir miktar üzerinde anlaşmaya vararak davayı her aşamada sonuçlandırmaları her zaman mümkün olabilecektir.

Tazminat davaları hem davacı hem de davalı açısından, davanın türünün doğru belirlenmesi, süreye dikkat edilmesi ve davanın ispatı açısından profesyonel hukuki destek gerektirmekte olup, bir avukat yardımı almadan bu tip davaların açılması ya da davalı olarak takip edilmesi, davadan beklenen sonucun doğmamasına ve ciddi ekonomik zararın oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle böyle bir dava açmak isteyen ya da kendisine böyle bir dava açılan kişilerin mutlaka avukat yardımı almasını tavsiye ederiz.