Marka-Patent vekili bir avukatın not defterinden

JANSET HANIMIN KOCASININ BAŞINA GELEN FELAKET
İYİNİYETTEN Mİ? ÖZENSİZLİKTEN Mİ?

Janset Hanım, işyerindeki özenle döşenmiş odasında, personele yapılması planlanan maaş zamlarını hazırlıyordu ki, cep telefonu çalmaya başladı. Arayan, oturduğu apartmanın görevlisiydi. Kaygılandı. Acaba, apartman görevlisi niye arıyordu, yoksa dairede su kaçağı filan mı vardı.

Telefonu isteksizce açtı. Telefondaki adam, saygılı bir ses tonuyla “Janset Hanım, özür dilerim, sizi rahatsız ediyorum ama az önce adli tebligat memuru sizin eve geldi. Bir tebligat getirmiş. Ancak, sizi evde bulamayınca tebligatı muhtara götürdü.

Janset Hanım, kapıcının konuşmasını keserek sorular sormaya başladı.

“Tebligat mı?” Ne tebligatı? Kim göndermiş? Konu ne imiş?   

Kapıcı; “Efendim, inanın ben de bunları ısrarla sordum ama… Memur bana bir açıklama yapamazmış… Ancak ilgilisine bilgi verebilirmiş… Gidip muhtardan alsınlar” dedi.

Fakat elindeki zarfın üzerinde, İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü kaşesi basılıydı efendim. Büyük, büyük yazılı mavi bir kaşeydi. İcra dairesinden gönderilmiş olabilir.”

Allah, Allah, bizim icra dairesi ile ne işimiz olur.  Yanlış görmüş olma? “

Hayır efendim. Yanlış görmedim. Memur Sizin kapının üstüne bir kâğıt yapıştırdı. O sırada tebligatı kapıdaki sandalyenin üstüne koydu. İyice gördüm kaşeyi… İcra dairesinin kaşesiydi. Mavi mürekkepli bir kaşeydi.”

“Tamam, Ahmet Efendi. Ben, akşam erken gelir, muhtar hanımdan alırım tebligatı. Çok teşekkür ederim aradığın için.” Telefonu kapattı. İcradan tebligat gelmesi, rahatsız ediciydi elbette. Ne olabilirdi ki, muhtemelen banka, sabit ödemelerden birini atlamıştı. Biraz kızdı, ancak çok da üzerinde durmadı. 

O gün, İşten erken çıkıp muhtara gittiyse de, muhtarlığın saat 14:00’te kapandığını sabah 09:00’da mesaiye başladığını öğrendi. Sabah tekrar gelmek üzere, muhtarlıktan ayrıldı.

Bunca işinin gücünün arasında, böyle ufak tefek işler için zaman kaybetmek canını sıkmıştı.  “Bu ne biçim iş. Resmen terbiyesizlik. Saygısızlık. İnsan bir telefon eder. Şu kadar borcunuz var der. Böyle direkt icraya verilir mi insan. Bunlara da aynısın yapmak lazım görsünler nasıl oluyormuş…“ Kafasından bunlar geçiyordu. Ufak tefek bir iş için uğraştırıldığından o kadar emindi ki.

Ailede, faturaların takibi, her tür abonelik hep Janset Hanımın işiydi. Kocası bu işlerle asla ilgilenmezdi. İlgilenmeye çalışsa da beceremezdi. Mesela, abone olacağı kurumun adresini bulamaz… Adresini bulsa, evrakları tamamlayamazdı.Hani, Janset Hanım el atmasa; sırf formaliteler yapılamadı diye, günlerce, haftalarca, elektriksiz, susuz, doğalgazsız karanlıkta oturur dururlardı.

Esasen, kocası çok iyi bir cerrahtı… İşinde çok başarılıydı. Ancak işi ve hastaları dışındaki konulara karşı tamamen ilgisizdi. Çocukların okul kayıtları yapıldı mı? Öğretmenler toplantısına gidildi mi? Evde yemek var mı yok mu? Hiç umursamazdı.  Maaşının yattığı hesabın kartları da Janset Hanımda idi. O, kişisel harcamaları için kredi kartı kullanır, ödemeleri, Janset Hanım yapardı.

Akşam, evde buluştuklarında, Janset Hanım, kapıcının aradığından, işten erken çıkıp muhtara geldiğinden, icradan olması muhtemel bir tebligattan, bahsetse de kocası onu öylesine, kulak ucuyla dinledi. Janset Hanım konuşurken o, hastaneyi aradı. Asistanlarına o gün ameliyat ettiği hastaların durumlarını sordu. Bu arada, Janset Hanıma; dinliyormuş gibi, “hımm”, “yaaa!” sesleri çıkardı. Ama muhtemelen, konuyu anlamamıştı bile.

Janset Hanım, sabahtan muhtarın kapısındaydı. Muhtarlık, o gelmeden açılmıştı. Muhtar hanım yıllardır muhtarlarıydı. Birbirlerini tanıyorlardı. Selamlaştılar, öpüştüler. Kısa bir sohbetten sonra, Janset Hanım neden geldiğini söyledi. Muhtar, eliyle, tebligatların durduğu kutuyu gösterdi. “Janset Hanım bütün tebligatları sağdaki kutuya koyuyorum. İlgilisi gelip oradan alıyor” dedi. Janset Hanım, muhtarın gösterdiği kutudaki tebligatları tek tek kontrol etmeye başladı. Bir sıra filan yoktu. Bir tur baktı. Kendi adına rastlayamadı. “Muhtar hanım ben tebligatı göremedim “ dese de, “Bütün tebligatları oraya koyuyorum Janset Hanım, bir kez daha bakın lütfen, gözünüzden kaçmış olabilir.” dedi muhtar.

Janset Hanım bir kez daha, bu defa daha dikkatli olarak tek tek tebligatları kontrol etmeye başladı. Yığının ortasına doğru tanıdık bir ismi, geçtiğini fark edip tekrar geri döndü. Evet! Bu ismi okuyup geçtiği tebligat, kocasının adına idi. Zarfı şaşkınlıkla aldı. Üzerinde kocasının ismi ve İstanbul Anadolu İcra müdürlüğünün kaşesi vardı. Muhtarı kuşkulandırmamak için zarfı açmadı. Tebligat sanki kendi adına imiş gibi “Teşekkürler muhtar hanım, görüşmek üzere” deyip aceleyle muhtarlıktan ayrıldı.

Kapının hemen yanındaki arabasına bindi. Aceleyle zarfı açtı. Zarfın içerisinde bir ödeme emri vardı. “Kambiyo senetlerine mahsus ödeme emri”. Alacaklı kısmında yazılı olan isim, hiç duymadığı bir isimdi. Borçlu bölümünde kocasının adı vardı. Borç miktarı 110.000-Amerikan Doları, işlemiş faiz, icra masrafları, avukatlık ücreti ile birlikte tahsili yazılıydı. Ödeme emrinin ekinde bir bono (senet) fotokopisi vardı. Senedin borçlu kısmında kocasının elyazılı adı ve belli belirsiz imzası görünüyordu.

Fakat bu nasıl olurdu. Kocası, kimseye senet filan vermezdi. Alacakla borçla hiç işi olmazdı.

Peki bu senet de neyin nesiydi, hiç tanımadığı bir erkek ismine düzenlenmiş tam 110.000- USD’ lik bir senet. Kocası, bu kadar büyük bir borcu nasıl yapardı. Başının döndüğünü hissetti… Bunca yıllık kocası hakkında bilmediği neler vardı? Acaba kumar mı oynamıştı. Birilerine karşı yanlış bir işe mi bulaşmıştı da bu senedi vermişti. Kafası allak bullaktı acaba, bir kadın meselesi miydi? Olmaz öyle şeyler diye kötü fikirleri kafasından uzaklaştırmaya çalıştı. Kocasını aramalıydı mutlaka bunun bir açıklaması olmalıydı.Kocasını aradı, telefondaki ses her zamanki gibi sakin ve umursamazdı.

Yok, canıımm Janset bir yanlışlık olmalı şekerim, ne senedi yahu… Benim senetle sepetle işim olmaz… “

Bir saat kadar sonra, Anadolu Adliyesinin önünde buluştular.Kapıda polis araması,  kasvetli ortam hem Janset Hanımı hem kocasını germişti. İcra dairesi ise, adeta ana baba günüydü. İçeride çalışan, dolaşan çok sayıda genç insanlar, avukatlar, aceleyle dosyaları raflardan çıkarıyorlar, masalarda oturan görevlilerin önüne götürüp bekliyorlar, görevlinin imzasını aldıktan sonra, diğer bir masaya götürüp kalabalık dosya yığınlarının içine dosyaları bırakıyorlardı. İcra dairesinin daracık koridor benzeri salonunun duvarlarındaki raflar hıncahınç dosyalarla dolmuş taşmıştı. İçerideki herkes telaşla bir şeyler yapıyordu. Daire kalabalık bir belediye otobüsünden farksızdı.  

Birilerinin kendileriyle ilgilenmesini beklediler. Fakat beklemek boşunaydı. Bir süre sonra kimsenin onları umursamadığını fark ettiler. Nihayet, başka çare olmadığını görünce, hareketli kalabalığın arasından salonun en ucunda, diğerlerine göre daha büyük masada oturan orta yaşlı, sinirli görünümlü adama doğru ilerlediler.

Janset Hanım masanın başında, adamın kendileri ile ilgilenmesini beklese de, bir süre sonra, tüm nezaketi ile alçak bir sesle “Beyefendi, özür dilerim, rahatsız ediyoruz. Ancak, kocamın adına böyle bir tebligat geldi.” dedi. Memur, ödeme emrini Janset Hanımın elinden aldı. Kısaca göz attı, “Borcu ödeyecek misiniz hanımefendi” dedi.

Janset Hanım, “Hayır müdür bey bir yanlışlık olduğunu düşünüyoruz, kocam kimseye böyle bir senet vermedi, borcumuz yok, sürecin nasıl işlediği konusunda sizd…”

Müdür, Janset Hanımın lafını bitirmesini beklemeden, duygusuz bir ifadeyle; “biz, işin o kısmını bilemeyiz hanımefendi, alacaklı, elinde senedi ile başvurmuş, biz ödeme emri gönderdik. Bundan sonraki aşama kocanızın menkul ve gayrimenkul mallarının haczi “ dedi.

Janset Hanımın arkasında, sessizce konuşmaları izleyen eşi, haciz lafını duyunca, aniden kızaran bir yüzle, “Kardeşim ben kimseye senet vermedim. Kimseye  borcum yok. Siz ne haczinden bahsediyorsunuz ” diye müdüre çıkışmaya kalktıysa da, konuşmanın uzadığını düşünen müdür,

Tamam o zaman siz bildiğiniz gibi yapın, mahkemeler yukarıda, eğer borcunuz yoksa karar getirin dosyayı iptal ettirin bizim yapacağımız bir şey yok” deyip tekrar dosyalarına döndü.

Karı-koca karamsarlıkla birbirlerine baktılar. İzlenecek yolun bu olmadığı, çok açıktı. Kalabalığın arasından yol isteyerek, özür dileyerek dairenin dışına çıktılar. Çaresizdiler. Haciz gelirse ne yaparlardı? Komşulara, işyerlerine, arkadaşlarına bu durumu nasıl anlatırlardı. Bu daha önce hiç karşılaşmadıkları türden bir itibar kaybıydı.

Bu miktarı ödeyecek bir birikimleri de yoktu. Evet, her ikisi de iyi kazanıyorlardı fakat iyi yaşamayı, her fırsat da tatile gitmeyi seviyorlardı. Çocukların özel okul taksitleri, harcamaları derken bir türlü para biriktiremiyorlardı. Adliye koridorunda, bunları düşünerek yürürken etraflarından, kıyafetlerinin üzerine cübbelerini giymiş avukatlar hızla adımlarla bir yerlere yetişecekmiş gibi koşuşturuyorlardı. Avukatlar, evet ya avukatlar. Birden canlanan Janset Hanım “Ne aptalım yarabbim” diye kendi kendine söylendi. Sabahtan beri, Ankaralı avukat hanımı aramak aklına gelmemişti. Oysaki bu konuyu çözerse, ancak, avukatı çözerdi.

Hemen çantasından telefonunu çıkardı. Kocasının soran bakışları altında kayıtlı numaraların arasından hızla Ankaralı avukat hanımın telefonunu buldu ve aradı. Telefondaki Ankaralı avukat hanıma, telaşla, olan biteni bir bir anlattı. Janset Hanımı dinleyen avukat hanım; ödeme emrinin ve senet fotokopisinin bir fotoğrafını telefondan göndermesini istedi. Ankaralı avukat hanımın her zamanki kendine güvenli hali, ne yaptığını iyi bilen insanlara özgü soğukkanlı tutumu, belgeleri istemesindeki alışkın hali Janset Hanımın yüreğine su serpti. Avukat hanımla konuşmasından sonra, yaşadığı ferahlığı ve sıcaklığı iliklerine kadar hissetti.

Avukat hanım, belgeleri inceledikten sonra aradı. Kocasıyla konuşmak istedi. Ona alacaklıyı tanıyıp tanımadığını, herhangi birine senet verip vermediğini ve daha başka sorular sordu. Doktor bey, kesinlikle senet vermediğini söyleyince, “pekiii” dedi avukat hanım; “Son zamanlarda hiç tomar evrak imzaladığınız oldu mu? ”

Hastanede asistanlarımın hazırladığı epikrizleri imzaladım, raporlar imzaladım, sonra, bir de, 6 ay kadar önce arabam kaza yapıp, 1 ay serviste kalmıştı o zaman araba kiralamıştım. Kiralama sırasında birçok evrak imzalamıştım. Başka da imza attığım bir yer olmadı.”

Avukat hanım aradığını bulmuş gibiydi. “Doktor bey, size vekâletname çıkarmanız için gerekli bilgileri gönderiyorum. Noterden, bir vekâletname çıkarın, imza örneklerinizi gönderin. Ayrıca, sizden araç kiraladığınız yer ile ilgili ayrıntılı bilgi istiyorum “dedi. “Kiralama işlemi sırasında normal olmayan bir şey yaşadınız mı”?

Doktor bey; “Avukat hanım, araba kiraladığım yer sokak arasında bir renta car dükkânıydı. Yanlış hatırlamıyorsam şirket de değildi. Şahıs firmasıydı. Mercedes c serisi bir araba kiralamıştım. İlandan buldum, arabanın fiyatı dikkatimi çekmişti. Piyasa fiyatının yarısına kiralama yapıyorlardı.

“Hımmm! Bana dükkanın adını, adresini bildirin lütfen, halen faaliyette olup olmadıklarını da merak ediyorum, ben de vakit geçirmeden alacaklı görünen şahısla irtibata geçeceğim, bakalım sizinle ne tür bir ilişkisi olmuş hangi sebeple sizden alacağı doğmuş.”

“Ben yarın İstanbul’a geliyorum. Yanımda Grafoloji uzmanı bir bilirkişi arkadaşımı da getireceğim. Öncelikle, senetteki imzanın size ait olup olmadığını ve senet üzerinde mevcut bir sahtecilik olup olmadığını tespit etmeye çalışacağım.” “sizi yaptığım araştırmalar ve gelişmelerden haberdar ederim. Bakın ben size inanıyorum doktor bey, senet vermedim diyorsanız vermemişsinizdir. Bir dolandırıcılıkla karşı karşıya olabiliriz.”

Janset Hanım ve kocası, avukat hanıma istediği bilgileri gönderdikten sonra beklemeye başladılar. Günler günleri kovaladı. Uykusuz , geceler uykusuz geceleri. İzledi. Janset Hanım ve eşi çok kaygılıydılar. Sabırla beklediler. Nihayet; haftalar sonra Avukat Hanım aradı. Haberler inanılmazdı. İnanılmaz bir araştırma ve takip sonucu, avukat hanım, bir dolandırıcılık çetesini yakalatmış ve tutuklanmalarını sağlamıştı.

Avukat hanım olan biteni bütün ayrıntıları ile anlattığında, Janset Hanım dehşete düştü. Hollywood senaryolarını aratmayacak bir çete operasyonuydu. Avukat hanım öncelikle İstanbul’a götürdüğü bilirkişi ile birlikte icra dairesinde senet üzerinde detaylı inceleme yaptırdığında, senet kağıdında fulaj izleri görünmüştü.

Bu izlerde, “Mercedes -C- serisi araç”, kiralayan adı, kiraya veren adı imzası olarak kiralamayı yapanın adı ve imzası açıkça görünüyordu. Sonra, Avukat Hanım alacaklı hakkında yaptığı araştırmada, senet metninde alacaklı görünen şahıs hakkında tam 12 adet dolandırıcılık suçundan soruşturma açıldığı, bunlardan 5 adedinde mahkûmiyet kararı ve dolayısıyla sabıka kaydı bulunduğunu 7 adet suç ile ilgili çeşitli mahkemelerde dolandırıcılık suçundan yargılamaların sürdüğünü tespit etti.

Elde ettiği bulgularla savcılığa başvuran avukat hanımın talebi üzerine kiralama yapan şahıs alacaklı görünen hakkında telefon dinleme kararı aldı. Birkaç haftalık telefon dinleme kayıtları sanıkların eylemlerini tüm açıklığıyla ortaya koymaya yetmişti. Avukat hanım, soruşturma evrakları ve delilleri kullanarak icra takibini iptal ettirmişti. Artık, gönül rahatlığı ile işlerine ve hayatlarına devam edebilirlerdi.

Janset Hanım, Ankaralı avukat hanımla konuştukça üzerinden büyük bir yükün kalktığını hissetti. Büyük bir tehlikeyi atlatmışlardı Avukat  hanım sayesinde. Derin bir nefes aldı. Avukat hanıma, defalarca teşekkür ve minnet duygularını ifade etti. Rahatlamışlardı. Ancak o ve kocası bundan sonra imza atarken çok daha dikkatli olacaklardı.

Zaten, tecrübe, yaşanmışlıkların bıraktığı hiç silinmeyecek izler değil midir?

DOKTOR BEY NEREDE HATA YAPTI

  • Size, olması gerekenin çok altında fiyatla bir şey teklif ediliyorsa pek muhtemeldir ki beraberinde sorunlar da yaşayacaksınız demektir.
  • Doktor bey, İmzaladığı evraklardan imzalı birer kopya almalıydı. Eğer almış olsa idi sorun çok daha kolay çözülürdü.
  • Doktor beyin bir diğer hatası-birçoğumuzun yaptığı gibi- imzaladığı bir tomar evrakın nelerden ibaret olduğunu incelemeden görmeden imza atması idi. Kötü niyetli kiralamacı, kâğıtlar arasına sıkıştırdığı bir bonoyu doktor beye –dikkatsiz davrandığı için-  fark ettirmeden imzalatmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir